top of page

Arama Sonuçları

"" için 98 öge bulundu

  • Çekirdek | selinhoca

    Önceki konu: Sitoplazma Sıradaki konu: Bilimsel Bilgi Diğer video izleme seçenekleri Tablet versiyonu izle Özel Ders versiyonu izle Diğer video izleme seçenekleri Özel Ders versiyonu izle 3) ÇEKİRDEK ✔ Ökaryot yapılı hücrelerde genetik maddeyi taşıyan hücre kısmıdır. ✔ Prokaryot hücreli canlılarda ve olgun alyuvar hücrelerinde bulunmaz. Dört temel kısımdan oluşur. 1) Çekirdek Zarı ✔ Çekirdek içeriğini sitoplazmadan ayıran çift katlı zardır. ✔ Yapısı hücre zarı ile aynıdır. Ancak yapısında bulunan porların genişliği hücre zarının porlarından daha büyüktür. Bu nedenle hücre zarından geçemeyen birçok molekül çekirdek porundan geçebilir. ✔ Endoplazmik retikulum tarafından oluşturulmuştur. Endoplazmik retikulum doğrudan çekirdek zarına bağlıdır. ✔ Çekirdek zarını oluşturan endoplazmik retikulum granüllü endoplazmik retikulum ise zarın dış yüzeyinde ribozom bulunur. ✔ RNA molekülü ve ATP çekirdek porundan geçebilirken DNA geçemez. 2) Çekirdek Sıvısı (Çekirdek Plazması) ✔ Çekirdeğin içini dolduran sıvıdır. ✔ Yapısı sitoplazmaya benzerdir. Ancak sitoplazmadan daha yoğun bir sıvıdır. İçinde DNA, RNA ve inorganik, organik maddeler bulunur. 3) Çekirdekçik ✔ Çekirdeğin içinde bulunan belirgin koyu bölgedir. ✔ Çekirdek sıvısından zar ile ayrılmamıştır. ✔ Çekirdek sıvısı içindeki DNA moleküllerinin yoğunlaştığı bölgelerdir. ✔ Yapısında bulunan DNA molekülleri rRNA ve ribozom yapısına katılan proteinlerin üretiminden sorumludur. Bu yapılar birleştirilerek ribozomal alt birimler oluşturulur. ✔ Ribozom üretiminden sorumlu olduğundan protein sentezini çok fazla gerçekleştiren hücrelerde çok sayıda çekirdekçik bulunur. 4) Kromatin İplik ✔ Çekirdek sıvısı içinde bulunan genetik maddedir. ✔ DNA molekülleri çekirdek içinde paketlenirken histon adı verilen özel proteinlerle sarılır ve nükleozom yapısını oluşturur. DNA + Histon = Nükleozom ✔ Nükleozomlar bir araya gelerek kromatin iplik halini alır. ✔ Kromatin iplikler düzensiz ipliklerdir. Çekirdek içindeki genetik maddenin doğal görüntüsüdür. ✔ Hücre bölünmesi sırasında DNA miktarı iki katına çıkar (Replikasyon). Kromatin iplikler kısalıp kalınlaşarak kromozom halini alır. Kromozomun varlığı hücrenin bölünmekte olduğunun kanıtıdır. Kromozom ✔ Hücre bölünmesi sırasında genetik maddeyi taşıyan yapıdır. İki kat genetik madde taşır. ✔ Bir kromozom birbirinin aynısı olan iki kromatitten oluşur. Bu kromatitlere kardeş kromatit denir. Bunlar birbirine sentromer ile bağlanır. ✔ İnsan: 46 Soğan: 16 Eğrelti Otu: 500 Moli Balığı: 46 kromozoma sahiptir. ✔ Aynı tür olan canlıların kromozom sayıları aynıdır. (Genellikle) ✔ Farklı türde canlıların kromozom sayıları aynı olabilir. Sayıların aynı olması canlıların birbirine genetik olarak benzer olduklarını göstermez. ✔ Kromozom sayılarına bakılarak canlılar arasında ilişki kurulamaz.

  • Teslimat Şartları | selinhoca

    Teslimat Şartları SATICI, ALICI tarafından satın alınan ürünlerin teslimini online olarak mail yoluyla gerçekleştirir. İyzico üzerinden verilen sipariş kontrol edildikten sonra ve ALICI tarafından yapılan ödeme SATICIya ulaştıktan sonra e-mail aracılığıyla dokümanların teslimi en geç 3 iş günü içerisinde sağlanır. Satıcının banka hesaplarına ALICI tarafından havale veya EFT ile ücret göndererek yapılan ödemelerde dokümanların teslimi en geç 3 iş günü içerisinde ALICI'nın e-mail adresine teslim edilir. Sipariş sırasında, aktif olarak kullanılan, sorunsuz bir e-mail adresi vermek ALICI'nın sorumluluğundadır. Herhangi bir olumsuz durumda veya ALICI'ya ulaşılması gereken durumlarda, ALICI'nın verdiği e-mail adresi kullanılacaktır. E-mail adresini sürekli olarak güncel tutmak ve kontrol etmek ALICI'nın sorumluluğundadır. SATICI tarafından ALICI'ya gönderilen bütün e-mailler ALICI'ya ulaştı olarak kabul edilir. ALICI'ya gönderilmiş olan e-maillerin ulaşmaması veya e-maillerin ALICI tarafından okunmaması halinde meydana gelebilecek her türlü zarar ve ziyandan dolayı SATICI'nın hiçbir hukuki ve cezai sorumluluğu bulunmamaktadır. Sipariş sırasında veya www.selinhoca.com sitesine kayıt olurken doldurulan formdaki bütün bilgilerin doğru ve eksiksiz olması gerekmektedir. Hatalı bilgi verilmesi sebebi ile iptal edilen siparişlerde SATICI, ücret iadesi yapmama veya kısmen yapma hakkına sahiptir. SATICI gerekli gördüğü durumlarda güvenlik amacıyla kredi kartı fotokopisi/taranmış resmi veya kimlik fotokopisi/taranmış resmi talep edebilir. Bunların ALICI tarafından sağlanamadığı taktirde sipariş iptal edilip sahte muamelesi yapılabilir veya aldığınız hizmet / hizmetler durdurulabilir. Sahtecilik sebebiyle durdurulan hesaplarda SATICI, ücret iadesi yapmama veya kısmen iade yapma hakkına sahiptir. Sipariş edilen ürünün belirtilen süre içinde teslim edilememesi veya sipariş ile ilgili başka bir sorun yaşanması durumunda, selinhocabiyoloji@gmail.com e-posta adresi ile iletişime geçebilirsiniz.

  • ATP | selinhoca

    ATP ve Metabolizma Diğer video izleme seçenekleri Tablet versiyonu izle Özel Ders versiyonu izle METABOLİZMA ✔ Canlı vücudunda gerçekleşen hayatsal faaliyetlere metabolizma denir. Metabolik faaliyetler anabolizma ve katabolizma olmak üzere ikiye ayrılır. ✔ Anabolizma: Hücrede gerçekleşen yapım reaksiyonlarıdır. Özümleme ya da asimilasyon reaksiyonları da denir. Anabolizma reaksiyonları sırasında enerji harcanır. Örnek: Dehidrasyon sentezi, fotosentez, kemosentez… ✔ Katabolizma: Hücrede gerçekleşen yıkım reaksiyonlarıdır. Yadımlama ya da disimilasyon reaksiyonları da denir. Katabolizma reaksiyonları sırasında enerji harcanmaz.(Genellikle) Örnek: Hidroliz, Hücresel solunum… ✔ Canlılar yaşlandıkça anabolizma olayları azalır, katabolizma olayları artar. Genç birey: A > K Yetişkin birey: A = K Yaşlı birey: A < K ATP (ADENOZİN TRİ FOSFAT) ✔ Fotosentez ve kemosentez mekanizmaları ile organik madde içine yerleştirilmiş olan kimyasal enerjinin kullanılabilir hale gelmesi için, organik madde hücresel solunum reaksiyonları ile parçalandıktan sonra açığa çıkan enerjinin ATP molekülü içine yerleştirilmesi gerekir. ✔ Enerjinin hem organik madde haline getirilmesi hem de hücresel solunum ile parçalanması sırasında enerjinin bir kısmı ısı olarak kaybedilir. Ancak küçük bir kısmı ATP içine yerleştirilerek kullanılabilir. ✔ ATP, enerjiyi kullanılabilir hale getiren organik moleküldür. ✔ ATP içine yerleştirilememiş bir serbest enerji kullanılamaz. ✔ Her canlı hücre kendi ATP’sini üretir ve tüketir. ✔ Depolanamaz. ✔ Hücre zarından geçemez. ✔ Hücreler arasında nakli yapılamaz ve cansız ortamda görev yapamaz. ATP’nin Yapısı ✔ Adenin organik bazı, riboz pentoz şekeri ve 3 tane fosforik asitten oluşmuş nükleotit yapılı bir moleküldür. ✔ Adenin ile riboz arasında glikozit, riboz ile 1. fosforik asit arasında ester (fosfoester), diğer fosforik asitler arasında da 2 tane yüksek enerjili fosfat bağı içerir. ✔ Serbest enerji sadece yüksek enerjili fosfat bağları içerisinde depolanır. Bu bağları kopartılması ile de kullanılır. ✔ Yüksek enerjili fosfat bağlarının kopartılması hücrede kademeli olarak gerçekleştirir. Bu şekilde açığa çıkabilecek fazla enerjiden hücre korunmuş olur. ✔ Fosforilasyon: ATP molekülünün dehidrasyon sentezi ile üretilmesidir. ADP + P + Serbest Enerji --> ATP + H2O ✔ Defosforilasyon: ATP molekülünün hidroliz ile parçalanmasıdır. ATP + H2O --> ADP + P + Serbest Enerji ✔ Endergonik Tepkime: Gerçekleşmesi için serbest enerji gereken tepkimelerdir. ATP üretimi (Fosforilasyon), Biyosentez reaksiyonları (yağ, karbonhidrat, protein sentezi..) Aktif taşıma Sinirsel iletim Kas kasılması… ✔ Ekzergonik Tepkime: Gerçekleşmesi sonrasında ortama serbest enerji veren tepkimelerdir. ATP’nin hidrolizi (Defosforilasyon) Hücresel solunum reaksiyonları. (Genellikle) ✔ Fotosentez ve kemosentez hem endergonik hem ekzergonik tepkimelerdir. Hücresel solunumun ise sadece başlangıç kısmı endergoniktir. Fosforilasyon Çeşitleri ✔ Substrat Düzeyinde Fosforilasyon (SDF): Enzimler aracılığı ile substratın yapısında bulunan fosfatın kopartılarak ADP’ye aktarılması ile ATP üretilmesidir. Hücresel solunum sırasında görülür. Her canlı hücre tarafından gerçekleştirilebilir. ✔ Oksidatif Fosforilasyon: Organik monomerlerin hücresel solunum ile parçalanması ve inorganik maddelerin oksitlenmesi sırasında ETS’de aktarılan elektronların taşınması sırasında açığa için enerji ile ATP üretilmesidir. Oksijenli, oksijensiz solunum ve kemosentez yapan canlılarda görülür. ✔ Fotofosforilasyon: Klorofil molekülünün etkisi ile ışık enerjisi kullanılarak ATP üretilmesidir. Fotosentez yapan canlılarda görülür. Sıradaki konu: Fotosentez Önceki konu: Genetik Müh. Biyoteknoloji

  • BİYOKAMP

    BİYOKAMP (ARŞİV)

  • Aylık Tarama Soru Çözümleri | selinhoca

    AYLIK TARAMA SORU ÇÖZÜMLERİ TYT AYT

  • Monohibrit ve Dihibrit Çaprazlama | selinhoca

    Önceki konu: Gamet Bulma, Genotip ve Fenotip Sıradaki konu: Kontrol Çaprazlaması, Çok Allellik, Eş Baskınlık Diğer video izleme seçenekleri Tablet versiyonu izle Özel Ders versiyonu izle MONOHİBRİT ÇAPRAZLAMA Bir karakter bakımından heterozigot olan bireylere monohibrit denir. İki monohibrit bireyin çaprazlanmasına ise monohibrit çaprazlama denir. DİHİBRİT ÇAPRAZLAMA İki karakter bakımından heterozigot olan bireylere dihibrit denir. İki dihibrit bireyin çaprazlanmasına dihibrit çaprazlama denir. 1) Homozigot sarı tohumlu bezelyeler ile homozigot yeşil tohumlu bezelyelerin çaprazlanması sonucunda elde edilen F1 ve F2 döllerinin genotip ve fenotiplerini yazınız. (Sarı tohumlu bezelye geni yeşil tohumlu bezelye genine baskındır.) Punnet Karesi 2) Homozigot sarı ve düzgün tohumlu bezelyeler ile homozigot yeşil ve buruşuk tohumlu bezelyelerin çaprazlanması sonucunda elde edilen f1 ve f2 dölünün fenotip ve genotiplerini yazınız . (Sarı tohum geni yeşil tohum genine; düzgün tohum geni buruşuk tohum genine baskındır.) Punnet Karesi Sorular 3) Aşağıdaki çaprazlamalardan hangisinin fenotip ayrışım oranı 3:1’dir? A) Aa x Aa B) Aa x aa C) aa x aa D) AA x AA E) AA x Aa 4) Heterozigot mor çiçekli iki bezelyenin çaprazlanması sonucunda oluşan bezelyelerin bazılarının beyaz çiçekli olduğu görülmüştür. Buna göre; I. Mor çiçek geni beyaz çiçek genine baskındır. II. Oluşan bezelyelerin ¼ ’ü beyaz çiçeklidir. III. Beyaz çiçekli bezelyelerin oluşma olasılığı ¼ ’tür. verilenlerden hangisi her zaman doğrudur? A) Yalnız I B) Yalnız II C) Yalnız III D) I ve III E) I, II ve III 5) Bir canlı türünde A ve B genleri homozigot baskın olarak bir araya geldiklerinde canlının ölümüne sebep olmaktadır. Bu canlıdan AaBb genotipli iki birey çaprazlanırsa sağlıklı bireylerin fenotip ayrışım oranı aşağıdakilerden hangisidir? (A ve B baskın genlerdir.) A) 3:1 B) 1:2:1 C) 9:3:3:1 D) 8:3:3:1 E) 9:3:3 6) Aşağıdakilerden hangisi dihibrit çaprazlama örneğidir? A) Aa x Aa B) AaBb x CcDd C) Aa x Bb D) AaBb x AaBb E) AaBbCc x AaBbCc Monohibrit ve Dihibrit Çaprazlama

  • Mayoz Bölünme | selinhoca

    Önceki konu: Mitoz Bölüme Sıradaki konu: Eşeysiz Üreme Diğer video izleme seçenekleri Tablet versiyonu izle Özel Ders versiyonu izle Diğer video izleme seçenekleri Özel Ders versiyonu izle MAYOZ BÖLÜNME ✔ Üreme ana hücrelerinin, üreme hücreleri (gamet) üretmek amacı ile yapmış olduğu bölünmedir. ✔ Sadece 2n kromozomlu üreme ana hücrelerinde görülür. Bölünme sonucunda 4 tane n kromozomlu üreme hücreleri oluşur. Oluşan bu hücrelere gamet denir ve gametlerin hücre bölünmesi yapma yetenekleri yoktur(genellikle). ✔ Mayoz bölünmenin hücre döngüsü bir interfaz ve iki mitotik evreden oluşmuştur. Birinci mitotik evreye mayoz 1, ikinci mitotik evreye ise mayoz 2 denir. ✔ Mayoz 1 de kromozom sayısı yarıya indirilirken, Mayoz 2’de gen sayısı yarıya indirilir. Mayoz 2 kural olarak mitoz bölünmenin aynısıdır. 1) İnterfaz: Hücrenin hayatsal faaliyetlerini yerine getirdiği ve bölünmeye hazırlandığı evredir. ✔ G1, S ve G2 olmak üzere üç ana evreden oluşur. G1 Evresi: Bir önceki bölünme sonucunda yeni oluşmuş hücrenin büyüyerek normal hayatsal faaliyetlerini gerçekleştirdiği evredir. ATP, RNA, protein, enzim ve organel sentezi yoğun bir şekilde gerçekleşir. S Evresi: Hücre bölünme olgunluğuna eriştiğinde sinyal molekülleri sayesinde bölünme emri gelir. Bunun sonucunda hücrede replikasyon yapılır. G2 Evresi: Replikasyon kontrol edilir. ATP, RNA, protein, enzim ve organel sentezi devam eder. ✔ Sentrozomun eşlenmesi bu evrede gerçekleşir. 2) Mayoz I: Kromozom sayısının yarıya inmesini sağlayan, mayozun birinci mitotik evresidir. a) Profaz I: Mayoz bölünmenin en uzun süren aşamasıdır. ✔ Kromatin iplikler kısalıp kalınlaşarak kromozoma dönüşür. ✔ Sentrozomlar aralarında iğ iplikleri oluşturarak zıt kutuplara doğru hareket eder. ✔ Çekirdek zarı ve organeller erimeye başlar. ✔ Tetrat, sinapsis ve krossing-over olayları görülür. ✔ Kromozomlar homolog kromozom çiftleri halinde bir araya gelirler. Buna tetrat denir. ✔ Tetratın kardeş olmayan kromatitleri birbirlerine yaklaşarak sarılırlar. Buna sinapsis denir. Birbirlerine değme noktalarına ise kiyazma denir. ✔ Sinapsisteki kiyazma noktalarından karşılıklı parça değişimi yaparlar. Buna krossing-over denir. Krossing over, mayoz böünme sonucu ouşacak hücrelerin birbirinden farklı olma sebeplerinden biridir. ✔ Her mayoz bölünmede tetrat ve sinapsis görülürken krossing over görülmek zorunda değildir. Genlerin birbirine olan uzaklığı arttıkça krossing over ihtimali de artar. b) Metafaz I: Homolog kromozom çiftlerinin merkezde dizildiği evredir. ✔ Homolog kromozomların merkezde dizilişleri rastgele olur. Bu nedenle homolog kromozomların merkezde rastgele dizilmesi genetik çeşitliği arttırır. c) Anafaz I: Homolog kromozomların birbirinden ayrıldığı evredir. ✔ Bu olay mayoz bölünme sonunda oluşan hücrelerin hem genetik yapılarının birbirinden farklı olmasını hem de kromozom sayılarının ana hücrenin yarısı kadar olmasını sağlar. d) Telofaz I: Profazın tam tersidir. Tamamlandığında çekirdek bölünmüş olur. ✔ Kromozomların kutuplara çekilmesi tamamlandıktan sonra, kromozomlar kromatin iplik halini almaya başlar. (Bazılarında kromatit halinde kalır.) ✔ İğ iplikleri kaybolmaya başlar. ✔ Çekirdek zarı ve organeller oluşmaya başlar. ✔ Telofaz tamamlandığında hücre içerisinde ana hücrenin kromozom sayısının yarısı kadar kromozom taşıyan iki çekirdek bulunur. ✔ Sitokinez ile de bu çekirdekler birbirinden ayrılır. Kromozom sayısı n'e düşmüş iki hücre oluşur. 3) MAYOZ II: Kural olarak mitoz bölünmenin aynısıdır. Gen sayısının yarıya indirilmesini sağlar. Mayoz 1 sonucunda oluşan n kromozomlu iki hücre ayrı ayrı mayoz 2 aşamasına başlarlar. Mayoz 1 ile mayoz 2 arasında interfaz yapılmadan profaz 2 başlar. ✔ Metafaz II’de ana hücrenin kromozom sayısının yarısı kadar kromozom merkezde yan yana dizilir. ✔ Anafaz II’de kardeş kromatit ayrılması olur. Oluşan her kromatit, yeni oluşacak hücrenin kromozomu olduğundan hücrenin kromozom sayısı sitokineze kadar iki katına çıkar. ✔ Mayoz 2 tamamlandığında genetik yapısı birbirinden farklı n kromozomlu toplam 4 gamet oluşur. Mayoz Bölünmede Gametlerin Genetik Yapısının Farklı Olma Nedenleri ✔ Krossing-over (profaz 1) ✔ Homolog kromozomların rastgele dizilmesi (metafaz 1) ✔ Homolog kromozom ayrılması (anafaz 1) ✔ Eğer ki, oluşan 4 hücre ikişer ikişer aynı genetik yapıdaysa mayoz sırasında krossing over görülmemiş demektir. Mayoz Bölünmenin Genel Özellikleri ✔ Üreme ana hücrelerinde görülür. Üreme hücrelerinin oluşmasını sağlar. ✔ Sadece 2n kromozomlu hücrelerde gerçekleşir. (Homolog kromozom çiftleri sadece 2n kromozomlu hücrelerde vardır.) ✔ n kromozomlu 4 yeni hücre oluşur. ✔ Oluşan hücrelerin kromozom sayısı ana hücrenin yarısı kadardır. Bu nedenle mayoz bölünmede kromozom sayısı yarıya iner. ✔ Oluşan hücrelerin genetik yapısı hem birbirinden hem de ana hücreden farklıdır. ✔ Genetik çeşitliliğe neden olur. ✔ Evrime etkisi vardır. ✔ Sadece üreme amacı ile yapılır. ✔ Hayat boyu devam etmez. ✔ Eşeyli üreme de görev alır. ✔ Eşeyli üreyen canlılarda tür içi kromozom sayısının sabit kalmasını sağlar. Mayoz Bölünme

  • Duyu Organları | selinhoca

    Göz, Kulak, Burun, Dil, Deri Diğer video izleme seçenekleri Tablet versiyonu izle Tablet versiyonu izle 2 Özel Ders versiyonu izle Özel Ders versiyonu izle 2 Özel Ders versiyonu izle 3 Duyu Organları ✔ Canlının kendi iç bünyesinde meydana gelen değişiklikleri ve yaşadığı ortamdaki uyarıları alan organlara duyu organları denir. ✔ Duyu organları önce çevresindeki uyarıları tespit eder, sonra MSS’ye gönderir. MSS ise uyarıyı değerlendirir. ✔ Duyu organlarında bulunan ve uyarıyı alan yapılara duyu reseptörü denir. ✔ Duyu reseptörleri; duyu nöronu ya da duyu epitel hücrelerinden oluşmuştur. ✔ Duyu reseptörleri aldıkları uyarının cinsine göre sınıflandırılır. 1) Kemoreseptör: Burun ve dilde bulunan ve kimyasal uyarıları algılayan reseptörlerdir.. Aynı uyarıya uzun süre maruz kaldıklarında yorulurlar. 2) Fotoreseptör: Gözde bulunan ve ışığı algılayan reseptörlerdir. 3) Termoreseptör: Deride bulunan sıcak ve soğuğu algılayan reseptörlerdir. Aynı uyarıya uzun süre maruz kaldıklarında yorulurlar. 4) Mekanoreseptör: Deri ve kulakta bulunan basınç, ses, dokunma gibi uyarıları algılayan reseptörlerdir. Görme Duyusu ✔ Vücudumuzdaki görme duyusu göz organında bulunur. ✔ Kaşlar, kirpikler, göz kapakları, göz kasları ve gözyaşı bezleri, göze yardımcı yapılardır. Kaşlar ve kirpikler, yabancı maddelere ve güneş ışığına karşı koruma sağlarken göz kapakları, mekanik etkilerden gözü korur. Gözyaşı bezleri ve gözyaşı, gözü nemlendirir. İçerdiği lizozim enzimiyle mikroorganizmalara karşı gözü korur. Gözün hareketi göz kasları sayesinde gerçekleşir. ✔ Göz dıştan içe doğru üç tabakada incelenir. A) Sert Tabaka (Sklera) ✔ Bağ dokudan oluşmuş ve gözü en dıştan saran koruyucu tabakadır. ✔ Gözün ön kısmında saydamlaşarak saydam tabakayı (kornea) oluşturur. Kornea ışığın ilk kırıldığı yerdir. Korneada kan ve lenf damarı bulunmaz. Lenf sıvısı ile beslenir. ✔ Korneanın herhangi bir nedenle lenf sıvısı ile beslenememesi durumunda kan damarları oluşur. Bu kan damarları sorun düzelene kadar gözü besler ve bu durum gözün kanlanması olarak bilinir. B) Damar Tabaka (Koroid) ✔ Sert tabakanın altında bulunan damarlarca zengin bir tabakadır. ✔ Damarca zengin olduğundan gözün beslenmesinde görev alır. ✔ Gözün ön tarafında düzleşerek irisi oluşturur. İris kalıtsal olarak göze renk veren tabakadır. ✔ İrisin yapısında bulunan kaslar irisin ortasında bulunan göz bebeği adı verilen boşluğun genişlemesini ve daralmasını sağlar. Bu şekilde göze girecek olan ışık miktarı ayarlanır. Bu durum orta beyin tarafından kontrol edilen bir reflekstir. Işık az --> İris küçülür --> Göz bebeği genişler Işık çok --> İris büyür --> Göz bebeği daralır ✔ İrisin arkasında göz merceği yer alır. Göz merceği, göze gelen ışığı ikinci kez kırıldığı yerdir. ✔ Damar tabaka iris etrafında kalınlaşarak kirpiksi cismi oluşturur. Uzaktaki ya da yakındaki cisimlere bakılırken kirpiksi cisim kasları kasılıp gevşeyerek göz merceğinin kalınlığını ayarlar. Buna göz uyumu denir. Bu olay orta beyin tarafından kontrol edilir. Yakın --> Kirpiksi kaslar kasılır --> Mercek bağları gevşer --> Göz merceği kalınlaşır Uzak --> Kirpiksi kaslar gevşer --> Mercek bağları kasılır --> Göz merceği incelir ✔ Saydam tabaka ile göz bebeği arasındaki boşluğa ön oda, göz merceği ile iris arasındaki boşluğa arka oda denir. Bu odaların içi sıvı ile doludur. Gözün yapısının korunması, mercek ve korneanın beslenmesini sağlar. Bu sıvının dengesinin değişmesi sonucu basınç yükselmesine göz tansiyonu denir. ✔ Mercekle ağ tabaka arasına karanlık oda denir. Bu odanın içi camsı sıvı ile doludur. Bu sıvı göz içinde basınç oluşturarak gözün şeklinin sabit kalmasını sağlar. Ayrıca ışığı kırılması üzerinde etkisi vardır. C) Ağ Tabaka (Retina) ✔ Gözün en iç tabakasıdır. ✔ Bu tabakada reseptörler ve duyu sinirleri yer alır. ✔ Görme sinirlerinin gözü terk ettiği noktaya kör nokta denir. Burada reseptörler yoktur. ✔ Kör noktanın hemen üstünde sarı benek (sarı leke) yer alır. Burada reseptörler bulunur. Göz merceğinde kırılan ışık sarı benek üzerine düşürülerek küçük ve ters görüntü oluşturulur. ✔ Her iki gözden çıkan sinirler (optik sinir) beyin kabuğunda optik kiyazma adı verilen bölgede birleşir. Optik kiyazmadaki sinirler her iki gözün sağ görme alanındaki görüntüyü beynin sol tarafına; her iki gözün sol görme alanındaki görüntüsünü ise beynin sağ tarafına iletir. ✔ Gözde iki çeşit fotoreseptör bulunur. Bunlar çomak (çubuk) ve koni reseptörleridir. Bunlar vücuttaki tüm reseptörlerin %70’ini oluşturur. ✔ Çomak (Çubuk) reseptörleri : Karanlıkta görmeyi ve cisimlerin şeklini algılamayı sağlar. Çomak reseptörlerinde A vitamininden üretilmiş rodopsin molekülü bulunur. Rodopsin sentezi gecikirse karanlıkta görmek zorlaşır. Bu nedenle A vitamini eksikliğinde gece körlüğü ortaya çıkar. ✔ Koni reseptörleri: Renklere karşı hassastır. Aydınlıkta cisimlerin ayırt edilmesini sağlar. ✔ Çubuk reseptörleri konilerin etrafında bulunur. GÖRME KUSURLARI VE GÖZ HASTALIKLARI ✔ MİYOP Sebep: Göz merceğinin şişkinleşmesi sonucu kırıcılığının artması ya da göz yuvarlağının normalden uzun olması sonucunda görüntünün sarı beneğin önüne düşmesi. Sonuç: Uzağı bulanık görürler. Düzeltilmesi: Kalın kenarlı mercek ✔ HİPERMETROP Sebep: Göz merceğinin incelmesi sonucu kırıcılığının azalması ya da göz yuvarlağının normalden kısa olması sonucunda görüntünün sarı beneğin arkasına düşmesi. Sonuç: Yakını bulanık görürler. Düzeltilmesi: İnce kenarlı mercek ✔ ASTİGMATİZM Sebep: Kornea ya da göz merceğinin kavislenmesi sonucu görüntünün sarı benek üzerine tam olarak düşürülememesi Sonuç: Bulanık görme Düzeltilmesi: Silindirik mercek ✔ PRESBİTLİK Sebep: Yaşlanmaya bağlı olarak göz merceğinin esnekliğini kaybetmesi sonucu görüntünün sarı benek üzerine düşürülememesi Sonuç: Yakını bulanık görürler. Düzeltilmesi: İnce kenarlı mercek ✔ KATARAKT Sebep: Göz merceğinin saydamlığını kaybetmesi Sonuç: Saydamlığın denk geldiği bölgeyi görememe Düzeltilmesi: Ameliyat ✔ ŞAŞILIK Sebep: Göz kaslarının orantısız olması sonucu Sonuç: Göz bebeğinde kayma Düzeltilmesi: Ameliyat ✔ TAM RENK KÖRLÜĞÜ Sebep: Genetik olarak koni reseptörlerinin bulunmamasıdır. Sonuç: Siyah ve beyaz görürler. Renkleri ayırt edemezler. ✔ KISMİ RENK KÖRLÜĞÜ Sebep: Genetik olarak bazı koni reseptörlerinin bulunmamasıdır. En sık rastlananı kırmızı-yeşil renk körlüğüdür. Sonuç: Bulunmayan koni reseptörlerinin renklerini ayırt edemezler. BURUN ✔ Burun koku alma ve solunum organı olarak görev yapar. ✔ Koku alma reseptörleri her iki burun boşluğunun üst bölgesine yerleşmiştir. Bu nedenle burnun her yeri ile koku algılanmaz. ✔ Koku reseptörlerinin yerleştiği bölgeye sarı bölge denir. Buradaki reseptörler kemoreseptörlerdir. ✔ Burnun iç yüzeyinde mukus salgılayan goblet hücreleri yer alır. Mukus, burnun iç yüzeyini koruyarak koku taneciklerinin çözünmesini sağlar. ✔ Koku reseptörlerinin uyarılması ve kokunun algılanması için koku moleküllerinin mukus içinde çözünmesi gerekir. Çünkü koku reseptörleri sadece suda ya da mukusta çözünen maddelerle uyarılabilir. Mukus tabakasının grip ve nezle gibi bir hastalık nedeni artması, koku moleküllerinin reseptörlere ulaşmasına engel olur. Bu durumda koku hissedilmez. ✔ Koku reseptörlerinin uçlarında siller bulunur. Bu siller mukus içerisinde ilerler. ✔ Koku reseptörleri uzun süre aynı uyarı ile uyarıldığında bir süre sonra impuls oluşumu durur. Koku hissedilmez. Ancak, yeni bir koku geldiğinde yeni koku hissedilir. KULAK ✔ Kulak, işitme ve dengede görev alan duyu organdır. ✔ Dıştan içe doğru üç kısımdan oluşmuştur. 1) Dış Kulak (Ses gaz ile taşınır.) ✔ Kulak kepçesi, kulak yolu ve kulak zarından oluşur. Kulak kepçesi: Ses dalgalarını toplayarak, kulak yoluna iletir. Kulak yolu: Kulak kepçesini kulak zarına bağlar. Kulak yolu içerisinde bez epiteli bulunur. Bunun salgısı kulak yolunu nemli tutar ve kulak zarının esnekliğini artırır. Kulak zarı: Kulak yolundan gelen ses dalgalarını kuvvetlendirerek orta kulağa iletir. 2) Orta Kulak (Ses katı ile taşınır.) ✔ Kulak zarı ile oval pencere arasında kalan bölümdür. ✔ Çekiç – örs – üzengi kemikleri ile östaki borusundan oluşur. Çekiç – örs – üzengi kemikleri: Kulak zarından gelen ses dalgalarını kuvvetlendirerek oval pencereye iletir. Bu kemikler vücudumuzun en küçük kemikleridir. Östaki Borusu: Orta kulağı yutağa bağlayan borudur. Yutağa açıldığı yerde kapakçıklar vardır. Esneme, yutkunma ve ani basınç değişikliklerinde kapakçıklar açılır. Bu şekilde kulağın basıncını ayarlar. 3) İç Kulak (Ses sıvı ile taşınır.) ✔ Hem işitme hem de denge ile ilgili yapılar bulunur. ✔ Oval pencere ile başlar. Kendi aralarında bağlantılı birçok zar ve kemikten oluşur. Salyanoz (kohlea): İç kulaktaki işitme ile ilgili kısımdır. Salyangoz içerisinde birbirlerinden zarlarla ayrılan üç kanal bulunur. Bu kanalların tepe noktaları ortaktır. ✔ Vestibular kanal --> Tabanı oval pencereye bağlanır. İçerisinde perilenf sıvısı bulunur. ✔ Kohlear Kanal --> Ortadadır. İçerisinde endolenf sıvısı bulunur. ✔ Timpanik Kanal --> Tabanı yuvarlak pencereye bağlanır. İçerisinde perilenf sıvısı bulunur. ✔ Perilenf proteince zengin, endolenf klorca zengin bir sıvıdır. ✔ Kohlear kanal içinde işitmeyi sağlayan korti organı bulunur. Korti organının serbest ucu tüylerle kaplıdır. Bu tüylerde reseptörler bulunur. Ses dalgalarının endolenf sıvısını titreştirmesi ile tüyler titreşir ve ses algılanır Yarım daire kanalları: İç kulaktaki denge merkezidir. İçi endolenf sıvısı ile doludur. Yarım daire kanallarının uç noktolarına ampulla denir. Yarım daire kanalları birbirine tulumcuk ile tulumcuk da kesecik ile bağlantılıdır. Kesecik ise salyangoza bağlanır. Kesecik ve tulumcuk içinde CaCO3 tan oluşmuş otolit taşları vardır. Ayrıca uçları sinir hücreleri ile bağlantılı tüylü hücreler bulunur. Bu hücreler hem endolenf sıvısı hem de otolit taşlarının hareketini algılayarak beyinciğe impulslar gönderir. Beyincik de aldığı uyarıları değerlendirerek vücudun dengesini ayarlar. ✔ İnsanda tat alan duyu organı dildir. ✔ Tat almanın yanı sıra konuşma ve yutmada da etkilidir. ✔ Suda veya tükürükte çözünmüş besinlerin tadını almayı sağlayan kısımlar dilin üst yüzeyinde bulunur. Tat, tat alma reseptörleriyle algılanır. Bunlara tat tomurcuğu denir. Tat tomurcukları, dilin üzerini örten epitel dokuya gömülü halde bulunur. Tat tomurcukları papilla denilen yapılarda kümelenmiştir. Farklı tatları algılayan tat tomurcukları dilin belirli bölgelerinde yoğunlaşmıştır ✔ Bir maddenin tadının algılanmasında maddenin sıcaklığının, kokusunun ve görülmesinin de rolü vardır. ✔ Dil, epitel dokuya sahip olduğundan kemoreseptörlerin yanı sıra, mekanoreseptör ve termoreseptörlere de sahiptir. ✔ Dokunma duyusu deri tarafından algılanır. ✔ Deri, epitel ve temel bağ doku olmak üzere iki farklı dokudan meydana gelmiştir. EPİTEL DOKU ✔ Vücudun dış ve iç yüzeyini örten dokudur. ✔ Hücreler arası boşluk yok denecek kadar azdır. ✔ Kan damarı ve sinirler bulunmadığından bağ dokudan difüzyon ile beslenir. ✔ Görevlerine göre örtü, bez ve duyu epiteli olmak üzere 3 çeşit epitel doku bulunur. Duyu Epiteli: Dış ortamdan gelen uyarıları alan özelleşmiş epitellerdir. Reseptör olarak görev yaparlar. Dilde tat, burunda koku, deride ise çeşitli mekanik etkileri algılayan epitel hücreleridir. Bez Epiteli: Salgı üretip salgılayan epitel dokudur. Endokrin, ekzokrin ve karma bez şeklinde bulunabilir. Örtü Epiteli: Vücudun dış ve içini örten epitel dokudur. Mekanik etki, besin emilimi ve sıcaktan ya da soğuktan koruma gibi görevleri vardır. TEMEL BAĞ DOKU ✔ Diğer doku ve organların arasını doldurarak diğer dokuların beslenmesini sağlar ve mekanik destek olur. ✔ Bağ doku hücreleri; hücre ara maddesi ve liflerden oluşur. ✔ Kan damarı ve sinir hücreleri bakımından zengindir. ✔ Bağışıklıkta görev yapar. Bağ Doku Hücreleri Fibroblast: Bağ dokusunun liflerini üreten esas hücrelerdir. Daha sonra fibrosit haline dönüşürler. Bağ dokusunun yenilenmesini ve kollajen ipliklerinin oluşmasını sağlarlar. Kemikleşme sırasında osteositlere (kemik hücresi) dönüşürler. Mast hücreleri: Heparin ve histamin salgılarlar. Heparin, kanın damar içinde pıhtılaşmasını engeller. Histamin, kılcal damarların geçirgenliğini artırır. Makrofaj hücreleri: Fagositoz yaparak bağışıklıkta görev alırlar. Plazma hücreleri: Antikor üreterek bağışıklıkta görev alırlar. Melanosit: Sitoplazmalarında melanin pigmenti bulundurduklarından bulundukları dokuya renk verir. Bağ Doku Lifleri Kollejen Lifler: Kollejen proteinlerinden oluşan basınca çekmeye ve gerilmeye dayanıklı ince liflerdir. Elastik Lifler: Elastin proteininden oluşan uzama yetenekleri fazla olan liflerdir. Yüz, boyun derisi ve damarlarda bol miktarda bulunurlar. Ağsı (Retiküler) Lifler: Kollajen liflerine bağlanmış çok ince liflerdir. Dağınık olarak iç organları sararlar. YAĞ DOKUSU ✔ Yağ depolayan bir çeşit bağ dokudur. ✔ Hücreleri arasında kollajen ve ağsı lifler bol miktarda bulunur. ✔ Deri altında bol miktarda bulunarak ısıyı ayarlar ve derinin kurumasını engeller. ✔ Organların etrafını sararak çalışmaları sırasında birbirlerinden ve dışarıdan gelecek mekanik etkiden korurlar. ✔ Fazla yağı depoladıklarından depo besin kaynağıdırlar. ✔ ADEK vitaminlerini depolarlar. İnsan derisi iki tabakadan oluşmuştur. Üst Deri (Epidermis) ✔ Derinin üst kısmıdır. ✔ Çok katlı epitelden oluşmuştur. Korun Tabakası: Üzeri deri bezlerinin salgıları ve keratinleşmiş (ölü hücre) hücrelerin oluşturduğu özel katman ile kaplıdır. Bu kısma korun tabakası denir. Bu tabaka deriyi dış etkenlerden ve mikroorganizmalardan korur. Kan damarı ve sinirler yer almadığından beslenmesi alt kısımdaki hücreler tarafından gerçekleştirilir. Malpigi Tabakası: Üst derinin alt kısmında canlı hücrelerden oluşan malpigi tabakası bulunur. Bu tabakada yer alan hücreler (melanosit) melanin pigmenti üretir. Bu pigmentin miktarı derinin rengini oluşturur. Bronzlaşma durumunda bu pigmentlerin durumu derinin geçici olarak koyulaşmasına yol açar. Alt Deri (Dermis) ✔ Üst derinin altında yer alır. ✔ Elastik ve kollajen bağ doku liflerinden oluşmuştur. ✔ Kan damarı, sinirler, kaslar, dokunma cisimcikleri, ter ve yağ bezleri, kıl kökleri ve lenf damarları bulunur. ✔ Bol miktarda reseptör içerir. ✔ Taşıdığı damarlar vücut ısısının ayarlanmasında ve üst derinin beslenmesinde görev alır. ✔ Düz kaslar kılların hareketinde rol oynar. Deride Yer Alan Reseptörler ✔ Serbest sinir uçları: Değme ve ağrı duyusu ✔ Merkel diskleri: Değme (anlık temas) duyusu ✔ Meissner cisimciği: Dokunma duyusu ✔ Pacini Cisimcikleri: Basınç duyusu ✔ Ruffini Cisimciği: Sıcak duyusu ✔ Krause cisimciği: Soğuk duyusu Derinin Görevleri; ✔ Vücuda şekil ve bütünlük kazandırır. ✔ Altındaki yapıları korur. ✔ Mikroorganizmaların vücuda girmesine engel olur. ✔ Karasal hayvanlarda vücudun su kaybını engeller. ✔ Boşaltıma yardımcı olur ✔ Gaz alışverişi yaparak solunuma yardımcı olur. ✔ Vücut ısısının düzenlenmesine yardımcı olur. ✔ Bazı ilaçların emilmesini sağlar. ✔ İçerdiği pigmentlerle güneşin zararlı etkilerinden korur. Sıradaki konu: Destek ve Hareket - 1 Önceki konu: Pankreas, Eşeysel Bezler

  • Bağışıklık ve Hastalıklar | selinhoca

    Bağışıklık Sistemi - Hastalıklar Diğer video izleme seçenekleri Tablet versiyonu izle Özel Ders versiyonu izle ✔ Hastalık yapıcı organizmalara karşı vücudun gösterdiği dirence bağışıklık denir. ✔ Bağışıklık sırası ile üç yol ile sağlanır. Savunmanın birinci hattı: Enfeksiyona neden olacak canlının vücut içine girmesine engel olunur. Ağız, burun, göz, deri ve bu yapıların salgılarıyla oluşur. Savunmanın ikinci hattı: Vücut içine girmiş olan canlıyı yok etmek için özel olmayan bir savaş yapılır. Fagositik hücreler, antimikrobiyal proteinler, ateşin yükselmesi, iltihaplanma yangısal tepki ile gerçekleştirilir. Savunmanın üçüncü hattı: Enfeksiyona neden olacak canlının türüne göre özel yöntemler ile savaşılır. Lenfosit ve antikorlar görev yapar. ✔ Birincil hat ve ikincil hat, özgül olmayan bağışıklık (mikrop ayırt etmez.); üçüncü hat özgül bağışıklıktır (mikropların türüne göre mekanizma seçilir). 1) Özgül Olmayan (Doğal) Bağışıklık: Mikroorganizmanın çeşidine bakılmaksızın gerçekleştirilir. Savunmanın 1. ve 2. hattını oluşturur. ✔ Fagositik hücreler: Mikroorganizmaları fagositoz ederek etkisiz hale getiren hücrelerdir. Karaciğer, dalak, sinir, lenf düğümleri ve akciğerde fagositoz yapabilen hücreler yer alır. ✔ Yangısal tepki: Kesik gibi bir neden ile mikroorganizmaların vücuda girdiği bölgede kılcal kan damarları genişler. O bölgede kan miktarı artar. Kızarır ve şişer, ödem oluşur. Histamin (Kan kılcallarının geçirgenliğini artırır.) salgılanır, histaminin etkisi ile akyuvarlar damardan çıkarak organizmaları etkisiz hale getirir. ✔ Doğal Katil Hücreler: Virüslerle enfekte olmuş ya da kanserleşmiş hücreleri fark ederek, diğer hücrelerin bu hücreleri yok etmesi için reseptörler salgılayan hücrelerdir. Doku ve organ nakillerinde bu hücrelerin faaliyetleri nakli vücudun reddetmesine sebep olabilmektedir. ✔ İnterferon: Virüsle enfekte olmuş hücreler tarafından salgılanan proteinlerdir. İnterferonlar sayesinde diğer hücreler virüslerin vücudu enfekte ettiğini algılar ve antiviral proteinler sentezler. İnterferonlar ayrıcı bazı akyuvarlar ve doğal katil hücreler tarafından da salgılanabilir, fagositoz yapabilen hücreleri aktif hale getirebilir. 2) Özgül Bağışıklık: Enfeksiyon etkenlerinin türüne göre ayrım yapılarak tepki verir. Savunmanın üçüncü hattını oluşturur. ✔ Lenfosit (B ve T lenfositleri) ve antikorlar görev alır. ✔ Vücuda girdiğinde lenfositler tarafından yabancı kabul edilen moleküllere antijen denir. Lenfositlerin antijenlere karşı ürettiği proteinlere antikor denir. ✔ T ve B lenfositlerinin ürettikleri antikorlar kendilerine özgü antijenleri tanımalarını sağlar. ✔ Vücut bir antijenle ilk kez karşılaştığında B ve T lenfositlerinin sayısı artmaya başlar. Antikorlar sentezlenerek bağışıklık sağlanır. Bu olaya birincil tepki (bağışıklık) denir. ✔Aynı antijenle ikinci defa karşılaşılırsa antijen tanındığından daha hızlı ve güçlü şekilde antikor oluşturulur. Buna ikincil tepki (bağışıklık) denir. Özgül bağışıklık; hücresel ve humoral (sıvısal) olmak üzere iki şekilde gerçekleşir. ✔ Hücresel Bağışıklık: T lenfositleri antijenle karşılaştığında doğrudan müdahale ederek bağışıklığın gerçekleşmesini sağlar. Ayrıca bazı T lenfositleri bellek hücrelerine dönüşebilir. ✔ Humoral (Sıvısal) Bağışıklık: Antijen ile karşılaşan B lenfositleri, plazma hücrelerine dönüşerek antikor üretir ve bu antikorları dolaşım yolu ile diğer hücrelere yayar. Ayrıca bazı B lenfositleri bellek hücrelerine dönüşür. Böylece, aynı antijenin vücuda bir daha girmesi durumunda antijenleri tanıyarak, daha güçlü tepki oluşturulmasını sağlar. BAĞIŞIKLIĞIN KAZANILMASI ✔ Bağışıklık, aktif ya da pasif yol ile gerçekleştirilir. 1) Aktif Bağışıklık: Lenfositlerin antikor üretimini gerçekleştirmesi ile gerçekleşir. Bir hastalığı geçirme (doğal) ya da aşı olma (yapay) ile sağlanabilir. Aşı: Hastalık yapma yeteneği azaltılmış ya da yok edilmiş mikroorganizmalar veya onların antijenlerini içeren maddedir. ✔ Koruyucudur. ✔ Toksin veya antijen içerir. ✔ Sağlıklı insana verilir. ✔ Etkisini geç gösterir ancakuzun sürelidir. 2) Pasif Bağışıklık: Antikorlar vücuda hazır verilmesi yoluyla sağlanan bağışıklıktır. Hafıza hücrelerinin oluşumunu sağlamadığından etkisi kısa sürelidir. Aynı antijenin vücuda ikinci kez bulaşması durumunda daha güçlü cevap verilemeyecektir. Doğal ya da yapay olarak gerçekleşebilir. ✔ Gebe bir anneden fetüse geçen ve doğum sonrası emzirme ile bebeğe geçen antikorlar doğal pasif bağışıklığa örnektir. Serum: Belirli bir enfeksiyona karşı üretilmiş antikorları bulunduran sıvıdır. Genellikle at, koyun, sığır gibi hayvanların kanından elde edilir. Hasta olan insanın hastalığına uygun antikor içeren serum verilir. ✔ Tedavi edicidir. ✔ Antikor veya antitoksin içerir. ✔ Hasta insana verilir. ✔ Etkisini çabuk gösterir ancak kısa sürelidir. Etkisini bir sonraki hastalıkta göstermez. Alerji: Günümüzde, normal karşılanan çok sayıda maddeye karşı verilen anormal vücut tepkileridir. Alerjen maddeye karşı salgılanan antikorlar, bağ dokudaki mast hücrelerine bağlanarak histamin salgısını artırırlar. Bu durum vücutta bazı belirtilerin görülmesine neden olabilir. Antihistamin (histaminleri etkisiz hale getiren madde) içeren ilaçlar ile belirtiler ortadan kaldırılmaya çalışılır. Otoimmüm Hastalıklar: Lenfositlerin, bazı vücut hücrelerine karşı antikor üretmesi sonucunda oluşan hastalılardır. Bağışıklık hücreleri, kişinin sağlıklı ve kendi hücresini yabancı antijen gibi algılar. MS, Çölyak hastalığı, romatoid artrit… Dolaşım Sistemi Hastalıkları Kalp Krizi (Enfarktüs) ✔ Sebep: Koroner damarların daralması, sertleşmesi ya da tıkanması sonucu kalp kasının beslenememesi sonucu oluşur. ✔ Sonuç: Kalp kası zayıflar ve kalp yetmezliğine neden olabilir. Damar Sertliği (Arteriosikleros) ✔ Sebep: Dengesiz beslenme sonucunda damar duvarlarının esnekliğini kaybedip sertleşmesidir. Damar içinde yağlı ve kalsiyumlu plaklar oluşur. Bu plaklar damarın sertleşmesine ve kalbin zayıflamasına yol açar. ✔ Sonuç: Kalp krizi, beyin kanaması, felç ve yüksek tansiyon olabilir. Hipertansiyon (Yüksek Tansiyon) Atardamarların sertleşmesi ya da daralması sonucunda damar duvarına yapılan basıncın artmasıdır. Hipotansiyon (Düşük Tansiyon) Atardamarların esnekliğini yitirmesi ve genişlemesi sonucunda damar duvarına yapılan basıncın azalmasıdır. Kangren ✔ Sebep: Sigara içinde bulunan nikotin, kanın damar içerisinde pıhtılaşmasına yol açar ve damarı tıkar. Tıkanan damar organı besleyemez ve kangren oluşur. Genel olarak damar tıkanmasının en ileri seviyesidir. ✔ Sonuç: Kangrenli bölgenin kesilmesi gerekir. Varis ✔ Sebep: Yaşlılık, hareketsizlik ve uzun süre ayakta kalma gibi nedenlerle toplardamarlar elastikliğini kaybeder ve içinde bulunan kapakçıklar bozulur. Kalbe doğru gitmesi gereken kan geriye kaçma yapar. Bu nedenle toplardamarlar şişer. Mavi renkli genişlemiş damar görüntüsüne varis denir. Sıradaki konu: Solunum Sistemi Önceki konu: Kan - Lenf Dolaşımı

  • Kemik Kıkırdak Kas Doku | selinhoca

    Sıradaki konu: Sindirim Sistemi Diğer video izleme seçenekleri Tablet versiyonu izle Özel Ders versiyonu izle Diğer video izleme seçenekleri Tablet versiyonu izle Özel Ders versiyonu izle 2 Diğer video izleme seçenekleri Özel Ders versiyonu izle 3 KEMİK DOKU ✔ Embriyonik dönemde iskelet kıkırdak yapılıdır. Daha sonra kemikleşme görülür ve kemik doku oluşur. ✔ Kemik doku hücreleri olan osteositler lakün adı verilen boşluklarda bulunur. ✔ Organik ve inorganik maddelerden oluşan osein adında ara maddesi vardır. ✔ Kemiklerin dışında periost denilen kemik zarı yer alır. Kemiğin enine büyümesini ve onarılmasını sağlar. Görevleri ✔ Vücuda şekil verir ve desteklik sağlar. ✔ Kas ve eklemlerle birlikte hareketi sağlar. ✔ İç organları korur. ✔ Kan hücrelerini üretir. ✔ Mineral depolar. Kemik Doku Çeşitleri Sıkı (Sert) Kemik Doku ✔ Uzun kemiklerin gövdesinde kısa yassı ve düzensiz şekilli kemiklerin dışında bulunur. ✔ Osteositler halkasal görünüm oluşturmuş ve sıkı sıkıya bağlıdır. ✔ Osteositlerin ortasından havers kanalları geçer. Bu kanallar da volkmann kanalları ile birbirine bağlanır. Bu kanallardan kan damarları ve sinirler geçer. Süngerimsi Kemik Doku ✔ Uzun kemiklerin uç kısmında; kısa, yassı ve düzensiz şekilli kemiklerin iç kısmında bulunur. ✔ Boşluklu yapıdadır. Bu boşluklar kırmızı kemik iliği ile doludur. Kemik Çeşitleri Uzun Kemik ✔ Kol ve bacaklarda bulunur. ✔ Baş kısmı ile gövde arasında epifiz plağı bulunur. Kemiğin büyümesini sağlar. ✔ Sıkı kemik dokunun ortasında sarı kemik iliği vardır. Yassı Kemik ✔ Kalınlığı az olan yassılaşmış kemiklerdir. ✔ Kafatası, kaburga, kürek ve kalça kemiği yassı kemiktir. Kısa Kemik ✔ Boy ve genişliği birbirine yakın olan kemiklerdir. ✔ El ve ayak bilek kemikleri kısa kemiktir. Düzensiz Şekilli Kemik ✔ Yapı olarak kısa ve yassı kemiklere benzerler. ✔ Omurlar ve bazı yüz kemikleri düzensiz şekilli kemiklerdir. ✔ Kırmızı kemik iliği, sıkı kemik doku, süngerimsi kemik doku, periost tüm kemiklerde ortak olarak bulunan yapılardır. Kemiklerin Gelişimine Etki Eden Faktörler ✔ Hormonlar ✔ Vitaminler ✔ Mineraller ✔ Genetik Faktörler ✔ Güneş Işığı ✔ Dengeli Beslenme ve Spor KIKIRDAK DOKU ✔ Kıkırdak doku hücrelerine kondrosit, ara maddesine kondrin denir. ✔ Yapısında kan damarı bulunmadığından bağ dokudan difüzyon ile beslenir. Atık maddelerini de aynı şekilde uzaklaştırır. Kıkırdak Doku Çeşitleri Hiyalin Kıkırdak: Ara maddesinde kollejen lif içeren çok sayıda hücreden oluşmuş, basınca dayanıklı kıkırdaktır. ✔ Embriyo iskeleti, soluk borusu, burun, kemiklerin eklem başları, kaburga uçlarında bulunur. Elastik Kıkırdak: Ara maddesinde elastik lifler bulunan, esnek kıkırdaktır. ✔ Kulak kepçesi, kulak yolu, östaki borusu, epiglotis bulunur. Fibröz Kıkırdak: Ara maddesinde kollejen lif bulunan az sayıda hücreden oluşmuş, basınç ve çekmeye karşı dayanaklı kıkırdaktır. ✔ Omurlar arası disklerde, köprücük kemiği gibi kemiklerin eklem bölgelerinde bulunur. EKLEMLER VE ÇEŞİTLERİ ✔ İki ya da daha fazla kemiğin birbiriyle bağlantı kurduğu bölgelere eklem denir. Eklem Çeşitleri Oynar Eklem ✔ Kol ve bacaklarda bulunan hareket yetenekleri en fazla olan eklemlerdir. ✔ Kemiklerin eklem yapan yüzeylerinde eklem kıkırdağı bulunur. Kemiklerin hareketi sırasında aşınmayı önler. ✔ Eklem bölgesinde bağ dokudan yapılmış eklem kapsülü bulunur. ✔ Eklem kapsülünün iç bölgesinde sinovial zar vardır. Bu zardan eklemin hareketi sırasında kemiklerin aşınmasını önleyen sinovial sıvı üretilir. Yarı Oynar Eklem ✔ Oynar eklemlere göre hareket yetenekleri sınırlı eklemlerdir. ✔ Boyun göğüs ve omurlar arasında bulunur. ✔ Kemikler arasında sürtünerek aşınmayı önleyen kıkırdaktan oluşmuş diskler bulunur. Oynamaz Eklem ✔ Hareket yeteneği olmayan eklemlerdir. ✔ Kafatası, yüz kemikleri (alt çene hariç), kalça kemiği arasından bulunur. ✔ Kemikler testere dişlisi şeklinde birbirine bağlanmıştır. ✔ Yetişkin bir insanın iskeletinde 206 tane kemik bulunur. Bebeklerdeki kemik sayısı daha fazladır (350). Büyüdükçe kemikler birbiri ile kaynaşarak kemik sayısı azalır. ✔ İnsan iskeleti; üyeler ve eksen iskeleti olmak üzere iki kısımdan oluşur. ✔ Eksen İskeleti: Baş ve gövdeden oluşur. Baş İskeleti: Kafatası ve yüz kemiklerinden oluşur. Gövde İskeleti: Omurga (33 tane omur kemiği), kaburga (12 çift), göğüs kemiği, omuz kemiklerinden oluşur. ✔ Üyeler İskeleti: Kalça kemikleri, kol, bacak, el ve ayak kemiklerinden oluşur. ✔ Vücudumuzun en küçük kemikleri kulakta bulunur. Bunlar çekiç, örs ve üzengi kemikleridir. ✔ Tüm memelilerin boynunda 7 omur vardır. KAS DOKU ✔ Kaslar, vücudun şeklinin korunmasında ve desteklenmesinde görev yapar. ✔ Eklemlerin birbirine bağlanmasını ve hareketini sağlar. ✔ Kimyasal enerjiyi mekanik enerjiye dönüştürür. ✔ Kas hücrelerinin hücre zarına sarkolemma, sitoplazmasına sarkoplazma, endoplazmik retikulumuna sarkoplazmik retikulum (DER) ve mitokondrisine de sarkozom denir. ✔ Sitoplazmasında miyofibriller bulunur. Miyofibriller kasılmayı sağlar. Aktin ve Miyozin proteinlerinden oluşur. Kas Doku Çeşitleri Çizgili Kas (İskelet Kası) ✔ Vücudun iskelet sistemiyle birlikte hareketini sağlar. ✔ Hücreleri uzun, ince, silindir şeklinde olup çok çekirdeklidir. ✔ Oksijenli solunum ve laktik asit fermantasyonu yapar. ✔ Miyofibriller enine bantlaşma yapar. ✔ Miyoglobin içerdiklerinden renkleri kırmızıdır. (Oksijen depolayan pigment) ✔ Beyin kontrolünde, isteğimize bağlı somatik sinirlerin denetimiyle çalışır. (MSS) Yalnız sinir yoluyla uyarılır ✔ Düz kaslara göre daha hızlı çalışır, daha çabuk yorulurlar. ✔ Eklem bacaklılarda ve omurgalılarda görülür. Düz Kas ✔ Hücreleri mekik şeklinde ve tek çekirdeklidir. ✔ Miyofibriller bantlaşma yapmamışlardır. ✔ Oksijenli solunum yaparlar. ✔ Miyoglobin içermediklerinden açık renkte görünürler. ✔ İsteğimiz dışında hareket ederler ve otonom sinir sistemi tarafından kontrol edilirler. ✔ Çizgili kaslara göre yavaş çalışır, daha geç yorulurlar. ✔ Eklembacaklılar hariç omurgasızlarda ve omurgalılarda organların etrafında bulunur. Kalp Kası ✔ Yapı olarak çizgili kasa, çalışma olarak düz kasa benzer. ✔ Düzgün silindirik yapılı ve dallanmalar ile birbirine bağlamış kas yapılarıdır. Tek ya da iki çekirdekli olabilirler. ✔ Miyofibriller bantlaşma gösterir. ✔ Oksijenli solunum yaparlar. ✔ Miyoglobin taşıdıklarından kırmızı renkte gözükürler. ✔ Sadece kalpte bulunur. ✔ Otonom sinir sistemi tarafından kontrol edilir. İstemsiz çalışırlar. ✔ Çalışması hızlı ancak ritmik şekildedir. KAS İSKELET İLİŞKİSİ İskelet kasları kemiklere sıkı bir bağ dokusu ile bağlanır. Bunlara kas kirişi veya tendon denir. Antagonist Kaslar: Birbirine zıt çalışan kaslardır. Biri kasılırken diğeri gevşer. Örnek: Kol ve bacaklardaki kaslar Sinerjit Kaslar: Aynı anda kasılıp aynı anda gevşeyen kaslardır: Örnek: Karın ve sırt kasları Çizgili Kasların Çalışma Mekanizması ✔ Herhangi bir kasın uyarılması için belirli bir şiddette uyartının kasa ulaşması gerekir. ✔ Sinir hücreleri gibi ya hep ya hiç kuralına göre çalışırlar. Kasın tepki oluşturması için gerekli en düşün uyarı şiddetine eşik değeri denir. ✔ Tepki oluşumuna yetecek bir uyaran nedeni ile kasta meydana gelen değişiklikler üç evrede gerçekleşir. Kasın, kasılıp gevşeme sürecinde gerçekleşen evrelerin tümüne kas sarsı (kasıl sarsılma) denir. I. Bekleme (Gizil) Evresi: Kasın uyarılması ile kasılmanın başlamasına kadar geçen sürenin olduğu evredir. II. Kasılma Evresi: Kasın kasıldığı evredir. III. Gevşeme Evresi: Kasın gevşeyerek eski haline döndüğü evredir. Kas gevşedikten sonra yeniden uyarılana kadar dinlenir. Fizyolojik Tetanoz: Kasa kısa aralıklar ile çok fazla uyarı verilirse kas gevşeme evresini gerçekleştiremeden kasılı kalır. Bu durumda kas esnekliğini kaybeder ve sertleşir. Buna fizyolojik tetanoz denir. Kas Tonusu: Kaslar, vücut duruşunu düzenlemek ve gelen uyarılara hemen cevap verebilmek amacı ile dinlenme durumunda bile bir miktar kasılı kalır. Bu durum orta beyin tarafından kontrol edilir. Buna kas tonusu denir. Huxley’in Kayan İplikler Modeline Göre Çizgili Kasın Kasılması ✔ Bu modele göre kasılma aktin ipliklerinin miyozin iplikleri üzerinde kaymasıyla gerçekleşir. ✔ Aktin ve miyozin ipliklerinin beraber oluşturdukları yapıya aktomiyozin denir. I Bandı: Sadece aktin ipliklerinin olduğu bölgedir. Açık renkte görülür. A Bandı: Miyozin ve aktin ipliklerinin beraber bulunduğu bölgedir. Kasılma ve gevşeme sırasında boyu değişmez ve daima miyozin ipliklerinin boyu kadardır. Koyu renkle görülür. H Bandı: Sadece miyozin ipliklerinden oluşur. Z Çizgisi: Aktin ipliklerini tam ortasından enine kesen çizgidir. Sarkomer: İki Z çizgisi arasında kalan bölgedir. Kasın kasılma birimini oluşturur. Kasılma Sırasında Gerçekleşen Olaylar ✔ Z çizgileri birbirine yaklaşır. ✔ Sarkomer daralır. ✔ I Bandı kısalır. ✔ H Bandı kısalır. (Görülmez, kaybolur.) ✔ A Bandı değişmez. ✔ Kasın boyu kısalır. Gevşeme Sırasında Gerçekleşen Olaylar ✔ Z çizgileri birbirinden uzaklaşır. ✔ Sarkomer genişler. ✔ I Bandı uzar. ✔ H Bandı uzar. ✔ A Bandı değişmez. ✔ Kasın boyu uzar. Kasılma ve Gevşeme Sırasında Ortak Görülen Olaylar ✔ A bandının boyu değişmez. ✔ Kasın kütlesi ve hacmi değişmez. ✔ Aktin ve miyozin ipliklerinin boyu değişmez. ✔ Solunum yapılır. ✔ ATP harcanır, CO2 ve ısı üretilir. ✔ Miyozin yeri değişmez ancak aktinin yeri değişir. Kasın Çalışması Sırasında Görülen Olaylar ✔ Kaslar beyinden gelen sinirlerle uyarılır. ✔ Sarkolemmaya gelen sinir uçlarından asetilkolin ve nöradrenalin gibi nörotransmitter maddeler salgılanır. ✔ Bu kimyasal maddeler sarkolemmanın Na+ iyonlarına geçirgenliğini artırır. (Depolarizasyon) ✔ Depolarizasyon, kas hücrelerindeki sarkoplazmik retikulumu etkileyerek Ca+2 iyonlarının aktin ve miyozin iplikleri üzerine salınmasına yol açar. ✔ Ca+2 iyonları miyozin üzerindeki ATP sentaz enzimini aktif ederek ATP’nin hidrolizini başlatır. Bunun sonucunda ADP, P ve enerji elde edilir. ✔ Açığa çıkan enerji aktinlerin miyozin üzerinde kaymasını ve böylece kasın kasılmasını sağlar. ✔ Daha sonra Ca iyonları aktif taşıma ile sarkoplazmik retikuluma döner ve kas gevşemeye başlar. (Bu sırada aktif taşıma yapıldığında kasın gevşemesi sırasında da enerji harcanır.) ✔ Kastaki herhangi bir metabolik bozukluk Ca iyonlarının sarkoplazmik retikulumdan dışarı sızmasına ve endoplazmik retikulum içerisinde tekrardan alınamamasına yol açar. Bu da kasın kasılı kalmasına neden olur. Vücuttaki tüm kasların, ölümden sonra katılaşmasının sebebidir. Buna ölüm katılığı (Rigor Mortis) denir. ROMATİZMA ✔ Sebep: Bağışıklık mekanizmasında meydana gelen bozukluktur. Çok fazla çeşidi vardır. En bilineni eklem romatizmasıdır. ✔ Sonuç: Eklemlerde şişlik, ağrı ve sıcaklık ile belirti verir. ✔ Tedavi: Kronik bir hastalıktır. Tanı konduktan sonra ilaçla tedavi edilmeye çalışılmaktadır. KİREÇLENME ✔ Sebep: Eklemlerde bulunan kıkırdak yapının zarar görmesi ve eklem sıvısının azalması sonucu ortaya çıkar. ✔ Sonuç: Hareket problemleri. ✔ Tedavi: ilaç, sağlıklı ve dengeli beslenme, spor KRAMP ✔ Sebep: Kaslara aniden ağır bir çalışma ile yüklenildiğinde kas hücrelerinde yeterli besin ve oksijen sağlanamaması, mineral kaybı durumunda kramp oluşur. ✔ Sonuç: Hareket problemleri. ✔ Tedavi: Kramp bölgesini rahatlatmak amacı ile masaj uygulamak. Eğer krampa neden olan bir mineral eksikliği ise o minerali besin olarak almak. KEMİK ERİMESİ (OSTEOPOROZ) ✔ Sebep: Genetik nedenler, yaşlılık sonucu kemik hücresi kaybı, D vitamini eksikliği, mineral eksikliği ile kemik ara maddesinin azalması kemik erimesinin nedenleri arasındadır. Ayrıca, menopoz döneminden sonra östrojen hormonunun azalmasıyla da başlayabilir. ✔ Sonuç: Kemikler zayıflar ve kolay kırılır. ✔ Tedavi: Güneş ışığından faydalanma, düzenli fiziksel aktiviteler ve yeterli oranda protein ve kalsiyum, mineral ve vitamin alımı bu hastalık yavaşlatabilir. KIRIK ✔ Sebep: Kemik bütünlüğünün, vurma, çarpma, düşme sonucu bozulmasıdır. ✔ Tedavi: Tedavisi platin çubuklar, alçıya alma ile kemiğin kaynaşmasını sağlama, doku mühendisliği ile kırık bölgenin kemik yamalarla onarma ve protez kullanımı ile sağlanmaktadır. ÇIKIK ✔ Sebep: Kemiklerin eklem yerlerinden ayrılmasıdır. Oynar eklemlerdeki eklem bağlarının ve eklem kapsülünü zorlayan bir harekette bulunulması sonucunda gerçekleşebilir. ✔ Sonuç: Ağrı, şişlik ve morluk gözlenir. ✔ Tedavi: Çıkık durumlarına göre ameliyata kadar değişlik tedaviler vardır. BURKULMA ✔ Sebep: Eklemlerin çevresinde yer alan bağların ani bir hareket sonucu kısmen yırtılması olayıdır. ✔ Sonuç: Ağrı, şişlik ve morluk gözlenir. ✔ Tedavi: Burkulma durumlarına göre farklı tedaviler vardır. İlaç, hareket etmeme, buz tedavisi, ameliyat. MENİSKÜS ✔ Sebep: Diz eklemlerinde kıkırdak yapılı olan yük ve eklem dengesi sağlayan iki adet menisküs bulunur. Bu yapıların yırtılmasıdır. ✔ Sonuç: Ağrı, şişlik, hareket problemi. ✔ Tedavi: Ameliyat. Destek ve Hareket Sistemi Önceki konu: Kulak, Dil, Deri

bottom of page